Örnek Lider Nasıl Olunur?

followershipYakında bir çocuğumuz olacak ve hayatımızın farklı bir evresine giriş yapacağız. Bu bölümün önceki bölümden çok daha keyifli, çok daha süprizlere gebe bir bölüm olacağına şüphe yok. Eşim ve benim anne, baba olmak ile ilgili okuduğu tüm yazılarda, izlediği tüm videolarda neredeyse tek bir ortak nokta var. Çocuğunuza örnek olmak.

Bu konuyu sürekli düşünüyorum. Aslında çok doğru bir tespit. Birisine şunu yapma, böyle yap dediğinizde o kişinin davranışlarını değiştiremiyorsunuz. Sadece anlık olarak o kişiyi uyarmış oluyorsunuz. Üstelik o kişi sanki ayıbı olduğunu düşünebiliyor. Oysa ortada ne bir ayıp, ne de ayıbını o kişinin yüzüne vurmak isteyen birisi var. Sadece o kişinin bir işin nasıl yapılacağını söyleme şekli böyle.

Gelelim iş hayatı ve aile içindeki eğitimin kesiştiği noktaya. Basit ve genel bir örneği ele almak sanırım konuyu herkesin rahatça anlaması için kolay olacak. Bir düşünün babanız size sıgara içmenin ne kadar kötü bir şey olduğunu söylüyor ama sonra balkona çıkıp bir sıgara yakıyor. Örnek aldığı rol modele güven sarsılır mı siz düşünün. Aynı şekilde örneği iş hayatına taşıyalım. Her işin nasıl yapılması gerektiğini, doğrusunun böyle böyle yapıldığını anlatan bir yönetici odasında herkes ofiste iken yakıyor bir sıgara ve içmeye başlıyor. Artık o yönetcinin size söylediklerinin bir anlamı var mı? Ona olan güveniniz sarsılmaz mı? Size doğru anlattıklarının aslında kendi doğrusu olmadığı, bir kitaptan okuduğu kendi düşüncesi gibi aktardığı şeylerdir diye düşünmez misiniz? Çünkü bu kişi size ofiste sıgara içilmeyeceğini söyleyen kişi.

Örnek bir lider olmanın en önemli özelliği, söylenenlerle yapılan eylemlerin birbirini tutmasıdır. Bu durum aile içi eğitimde de geçerli, sizin söylediğiniz değil, davranışlarınız birincil etki bırakıyor.

Öyleyse örnek lider olmak için yapılması gereken en temel şeyin, söylenenle yapılan eylemlerin uyum içinde olduğunu hep hatırlayalım. Bu yazıda örnek lider olmanın en temel şartını size söyledim. Her ortam, her toplum kendi özelliklerine göre bir lider profili belirleyebilir. O yüzden hiçbir zaman lideri, kılık kıyafetine bakan, saçını tarayan veya düzgün konuşan biri olarak tanımlamıyorum. Özü sözü bir olan insanların en yakın çevrelerinde lider olarak görülmesinin en temek sebebinin bu olduğunu unutmayın. Hep hatırlayın.
Görsel kaynak: http://www.wheel.ie/leadership

Her Şeye Yetememek

fe-familyBu yazıyı yıllık iznimi tatil için kullandığım Antalya’dan yazıyorum. Yıllık izin kullanmayalı 2.5 yıldan fazla olmuş. Baltayı bilemeyi unuttuğumu sanmayın, insan sürekli sevdiği işi yapınca fazla tatil ihtiyacı duymuyor. Zaten iş için yaptığım gezilerde küçük kaçamaklarla bu tatil ihtiyacımı bastırıyorum. Ancak düşünmek için bol vaktim olunca bir şeyler karalamak ve bunları geleceğe notlar olarak düşmenin iyi olacağını düşündüm. Bu notları sizlerle de paylaşıyorum.

Normal bir günüm, sabah erken kalkarak başlıyor. 5.30 – 6.00 gibi uyanır,  biraz spor yapar sonra ofisa gitmek için yola çıkarım. İstanbul’da vakti yolda öldürmek istemiyorsanız bu saatlerde uyanmanızı şiddetle tavsiye ederim. Günde 3 saat, yılda tamı tamına 20 GÜN – 1 AY size kalıyor. Hesapladım, siz de hesaplayabilirsiniz. Sabah ofise geldiğimde ilk iş biraz günü planlamak olur. Bazen bunu kaçırdığım anlar oluyor ama haftalık ve günlük planlar, günün verimli geçmesi için çok önemli. Sonra biraz haberlere bakıyorum, borsa, dünya, siyaset, ekonomi, para işleri. Sonra zaten mesai başlıyor ve işlere koyuluyorum.

Akşam saat 8.30 – 9.00 gibi ofisten çıkıyorum (elbette bazen istisnalarım oluyor) Yine trafikte vakit harcamıyor, ofiste bu vakti değerlendiriyorum. Akşam vakit ve fırsat varsa kitap okuyorum. Bu konuda baya ısrarcıyım, gördüğüm ve okumak istediğim kitapları alır yatağımın baş ucuna koyarım. Vakit buldukça okurum, elbette okumadığım beni bekleyen kitapları üst üste koyunca küçük bir tepe oluyor. Sevgili eşim Rukiye zaman zaman bunları kaldırıp evdeki ofisime götürse de ben fark ettiğim zaman bunları geri yatak odasına getiririm. Gözümün önünde olduğunda okumam gerektiğini hatırlar kendime psikolojik baskı uygularım. İşe de yarar, tavsiye ederim.

Her Şeye Yetmeyi İstiyor Muyum?

Düzenli bir insanın ömrü sabah ve akşamlar arasında devam ediyor. Sizin de yapmanız gereken çok fazla iş var. Bunlara yetişmeniz lazım. Mesela sabah okuduğum haberler, siyaseti ele alalım. Her Türkiye vatandaşı (diğer ülkelerde de öyle) memleketi kurtaracak fikirlere sahip. Keşke bir fırsat verseler, dediğimi yapsalar memleket düzlüğe çıkacak demiyen insan yok gibi. Çevrenizde de fikirlerini söyleyenler vardır. Eminim vardır. Şimdi siyaseti okumak, anlamak ve gidişatı çözmek için oldukça derin bilgilere haiz olmak gerekir. Bunun üniversitelerde anabilim dalı olduğunu unutmayalım, o zaman o işi iş olarak yapanlara bırakmayı tercih ediyorum. Siyasetle ilgili konuşmalarda fazla derine girmiyorum. Elbette okuyorum, tarihe merak duyuyorum ama tartışmalara girmiyor, körü körüne siyaset yaparak vaktimi öldürmüyor, anlamız, bir kazanımımız olmayacak tartışmalara girmiyorum. Bazen eğlenmek için girdiğim de doğrudur 🙂

Peki sabah okuduğum dünya, ekonomi, para konularına ne demeli? İnsan bu işlere kendini kaptırdımı sonu gelmiyor. Hele ki para konusunda. Riski biraz artırıp biraz da parayı ortaya koyduğunuzda bütün gününüzü alacak para kazanma yöntemleri var. Bunlardan birisi elbette borsa, birisi forex, birisi de yatırım fonları. Bütün gün ekran başında oturup bu işleri takip eden arkadaşlarım var. Yani bu bir iş. Bunu iş olarak yaptığında tüm zamanını buna ayırman lazım. Ayırmazsan kazandığın para bankada faizin getirdiğinden fazla olmayabiliyor, tecrübeyle sabit. O zaman ne yapıyorum? Bunu da o işin uzmanlarına bırakıyorum. Yani o işleri anlayacak, ne olup bittiğini görecek kadar takip ediyorum sonrası o işi yapanlara güvenmeye kalıyor. Bu durum son yıllarda böyle. Bir dönem çok vakit harcadım, şimdi ise o işlerden de zaman biriktiriyorum.

Yönetici olmak çok ince bir çizgi. Ekibindeki işini yapamayan kişilerin işini yaparken kendinizi buluyorsanız bilin ki doğru bir yönetim tarzını uygulamıyorsunuz. Ekip arkadaşlarınızı iyi seçmeli, o işte ona güvenmeli ve o işi ona bırakmalısınız. Her şeye yetmek mümkün değil. O yüzden işi delege etmeli ve yöneticinin yapacağı en iyi şeyi yapmalısınız. Onları motive etmeli ve desteklemelisiniz. Takibi de elden bırakmadan. Yani her şeyi ben yapmak istemiyorum. Zaten işim de değil.

O yüzden bir alanda uzmanlaşmış insanları işe almayı, o işte eğitim almış ve tecrübe edinmiş kişilere işleri emanet etmeyi tercih ediyorum. Siyaseti siyasetçilere, ekonomiyi ekomistlere, borsayı borsacılara emanet ediyorum. Yine yönetici gibi gözlerim üzerlerinde, doğruyu yapıp yapmadıklarını anlayacak kadar takipte olmak gerekiyor.

Bunu anlamak uzun zaman aldı.

Elbette bu durumu anlamak benim 10-15 senemi almıştır. Sizin daha fazla almasın diye bu tecrübemi paylaşıyorum. Bir dönem işler yetişsin diye her işe koşturan Faruk, artık işleri delege etmenin önemini kavramış durumda. Sadece işteki işleri değil, hayatımdaki diğer işleri de delege etmek gerekiyor. İş başa düşmediği sürece başkasının işine karışmamayı tercih ediyorum.

Peki bunları delege edince ne oluyor? Size sevdiğiniz şeyleri yapmak, ailenizle daha uzun vakit geçirmek için zaman kalıyor. Heleki benim gibi hırsları olan, hedeflerini yıl yıl koyup onların peşinden koşan ve koşmak isteyen biri için bunun ne kadar önemli olduğunu anlamak zor olmasa gerek.

O yüzden her işe yetmeye çalışmayın. Doğru hedefleri koyun ve o hedefe ulaşmak için sadece ne gerekiyorsa onu yapın.

.

Görsel: http://www.dreaminterpretation.co/imgs/dream-interpretation-crowded-family_456x0.jpg

Stratejik Düşünme ve Karar Ağacı

Son okuduğum kitaplardan birisi  Avinash Dixit ve Barry Nalebuff’un beraber yazdığı Stratejik Düşünme kitabı. Kitap Sabancı Üniversitesi Yayınları’ndan çıkmış ve burada satışta. Kitabın konusu kısaca karar alma noktalarında nelere dikkat etmemiz gerektiği üzerine yoğunlaşıyor. Kazanmaya! Karar alırken nelere dikkat etmemiz gerekiyor, hangi şartlar altında nelere dikkat etmeli gibi konulara değinilen kitapta oldukça geniş örnekler var. Oyun teorisinin keyfli yanlarını size sunan kitap bazı yerlerde matematiksel formül ve çözümlere girerek kitaptan kopmanıza sebep olsa da okunması gereken bir kitap.

Stratejik düşünme hayatımızın her anında kullandığımız bir düşünce yapısı. Gelişmekte olan bir semtten ev almak, yeni pazarlara açılacağını bildiğiniz bir şirketin borsadaki hisselerini satın almak, bir ülkeyle savaşa girmek, topu kalecinin hangi tarafına atacağını bulmak bunların hepsinde stratejik düşünme yer alıyor. Bunların hepsinde de aşağıdaki gibi bir karar ağacı kullanılıyor.

Screen Shot 2015-05-29 at 08.02.26

 
İş fikrini buldunuz diyelim. Bu patenti alınmış bir ürün olsun. Bunu hemen satarak gelir elde edebilirsiniz. Ya da bu fikri pazara kendiniz sunarak çalışmaya başlayabilirsiniz. Her iki durumda da gelir ve giderler farklı olacaktır. Fikri hemen satmak istediğinizde $50.000 dolar kazanacaksınız ama fikri siz pazara sunmak istediğinizde iki seçenecek daha karşınıza çıkacak. Bunlardan birisi %70 ihtimalle iş fikriniz pazarda tutacak başarılı olacaksınız ya da fikriniz tutmayacak ve başarısız olacaksınız. Fikrin tutması durumunda 1 Milyon dolar kazanacaksınız, tutmazsa 0 dolar sizi bekliyor. Ancak burada dikkat edilmesi ve karar süreçlerinde etkin olması gereken bir durum var. İş fikrinin pazara sizin tarafınızdan sunulması durumunda başarılı olma ihtimali %70, başarısız olma ihtimali %30. Karar verirken bu ihtimalleri, daha önce o işi yapıp yapmadığınıza, pazarın ihtiyacını doğru anlayıp anlamadığınıza göre değiştirebilirsiniz.

Bu gibi karar ağaçları ülkeler tarafından, siyasi partiler tarafından oldukça etkin kullanılan ağaçlar. Bu örnekleri arttırmak mümkün, hayatın her alanında bu karar ağaçlarını bilerek ya da bilmeyerek kullanıyoruz. Elbette yukarıda verdiğim modelde kararlar ve sonuçları öngörülebilir. Kitabın asıl keyifli yanları öngörülemeyen kararlarda ya da rastgele bir kararı seçtiğinizde sonuçların ne kadar değişken olabildiğini gösteren bölümler. Okumanızı tavsiye ederim.

Siz karar alırken nelere dikkat ediyorsunuz? Neleri nasıl yapmayı tercih ediyorsunuz?

 

Etik Değerler Üzerine

Hayatta herkesin bazı değerleri olması gerektiğine inanırım. Kişi bu değerlerini ailesinden, çevresindeki yakın arkadaşlarından ya da dini inanışından alabilir. Bunda bir sınırlama olduğunu düşünmüyorum. Zaten insanın değer yargıları çevresinde gördükleri, yaşadıkları ile şekillenir.

Uzun zamandan beri sahip olduğum, takip etmek istediğim değerleri yazılı hale getirmek istemişimdir. Bu değerleri yazılı hale getirdiğimde karar verirken zor durumda kaldığım anlarda başvurabileceğim bir kaynak olarak görürüm. Değerlerimle ilgili bazı notlarımı aşağıda paylaşıyorum. Bu değerlerin gördüklerimle, yaşadıklarımla zamanla değişeceğini, gelişeceğini düşünüyorum. Siz de buradan yola çıkarak kendinizde olmasını istediğiniz değerleri sıralayabilirsiniz. Çok işe yarayacağını yıllar sonra siz de göreceksiniz.

Dürüst Olmak
Her konuda herkese dürüst olmak. Ailemize, eşimize, ekip arkadaşlarımıza, devlete, insanlığa dürüst olmak. Sonuçları her ne olursa olsun, doğru, dürüstçe olduğuna inandığım tüm görüşleri rahatça paylaşabilmek.

İyi Olmak
Her durumda aklından iyiyi geçirmek. Her daim kendim ve başkaları için iyi sonuçlar düşünmek.

Girişimci Olana Değer Vermek
Her daim girişimci ruhları desteklemek. Girişimci olmak.

Açık Fikirli Olmak
Geçmişte öğrendiklerimin gelecekte öğreneceklerimin önüne geçmemesi için açık fikirli olmak. Sürekli öğrenmeye inanmak.

Sorgulayıcı Düşünce Yapısına Sahip Olmak
Her zaman her konuda neden sonuç ilişkisini sürekli kendime sorarak bir işin nasıl yapıldığını anlamak. Çevremdeki insanların da her konuyu sorgulayarak doğruyu bulmalarına yardımcı olmak.

Yardımsever Olmak
Kazandıklarını, eldekileri paylaşmasını bilmek. Paylaşmanın mutluluğu artırıcı bir unsur olduğunu hep hatırlamak. Yardım etmek kadar herhangi bir konuda gelen yardım taleplerine açık olmak.

Kendine Güvenli Olmak
Her şart ve durumda kendine güvenmek.

İşbirliğine Açık Olmak
Her türlü iş birliğine açık olmak.

Lider Olmak
Çevrem ve toplum için liderlik etmek, liderlere uygun davranışlar sergilemek.

İnovasyonun Önündeki En Büyük Engel: Lider

130410_inoooo.hlargeSon zamanlarda inovasyon çok fazla konuşulur oldu. Aslında hayatın en önemli gelişim alanlarından birisi. Bugün gelişmiş ülkelerin çoğu inovasyonları sayesinde bir yere gelmiş ülkeler.

Bazı ülkeler çok rahat inivasyon yaparken neden diğer ülkeler inovasyon konusunda geriden geliyor. Gerçi geriden gelen ülkeler birçok konuda geriden geliyor ama neden özellikle böyle önemli bir şeyin üzerine gitmeyi tercih etmiyor. Bence en önemli konulardan birisi bu. Gelişen ülkelere baktığınızda aslında bizim gibi değiller. Özellikle Power Distance denen konuda bizden öndeler diyebilirim. Power Distance’a güç mesafesi diyebiliriz. Açıklaması da verdiğim linkte mevcut. Kısaca biz Türkler bir yöneticinin karşısında elpençe divan dururken ileri mediyenetlerde bu durum biraz farklı. Yöneticileri ile daha rahat iletişim halindeler. Bu da tabiki inovasyonun önündeki en büyük engelin aslında o birimin yöneticisinde/liderinde olduğunu gösteriyor. Liderle iletişim iyi ise bir yenilik yapmak daha kolay. Ancak lider yeniliklere kapalı, iletişim becerileri zayıf ise inovasyonda zor çıkıyor.

Bizlerin ülke olarak ilerlemesi için önce çok iyi iletişim kurmayı öğrenmemiz gerekiyor. Sonra devlet, şirket destekleri gelebilir. Öncelikle yenilikten korkmadan, en mükemmel ve büyük bir fikrin, yeniliğin çok küçük yaşta bir çocuktan da gelebileceğini özümseyerek çalışanlara yaklaşmak lazım. Eğitimi de unutmamak gerekli.
Görsel kaynak: http://www.ntv.com.tr/j/NTVMSNBC/Components/ArtAndPhoto-Fronts/Sections-StoryLevel/Teknoloji/130410_inoooo.hlarge.jpg (31.12.2014, 11.45)

Şirket Kurmakla Projeye Başlamak Arasındaki Fark

company_projectsÇevremdeki bazı girişimci arkadaşlarımın yaptıkları işle ilgili konuşurken “Bizim projemiz şununla ilgili, projemizde bu fazdayız” dediklerini duyuyorum. Proje mi diye sorduğumda da yaptıkları işin adını söylüyorlar. Aslında kendi şirketlerinde olduklarının farkında değiller.

Projenin tanımı bellidir. Daha doğrusu hangi zaman aralığında başlanacağı, ne zaman biteceği, projeye kimlerin katkı sağlayacağı ve bütçesi o projeye başlamadan önce bellidir. Ancak yaptıkları işe proje diyen arkadaşların bunu demesinin sebebi kurumsal şirketlerde çalışırken yapılan yeni ürün geliştirmelerine, bir sorunu çözmeye yönelik alınan aksiyonlara proje denmesinden kaynaklanıyor.

Şirket kurmak ve büyütmek projeye başlamaktan ve bitirmekten çok farklı bir şeydir. Şirket bir ömür biçilmemişse sunsuza kadar yaşaması için kurulur. Dünyada 1000 yılı aşkın şirketler olduğu düşünülürse aslında bir şirket kurmak sonsuza kadar gidecek bir oluşumdur. Projeler de o şirketin alt bileşenleri olabilir.

Bu yüzden girişimci arkadaşlarıma tavsiyelerim. Şirket kurduysanız şirket kurdum diyin. Şirketimin şu projesi üzerinde çalışıyoruz diyebilirsiniz.
Görsel kaynak: http://www.grandspektra.com.my/pictures/company_projects.jpg (31.12.2014, 11.35)

İşten Çıkarmalarda Duygusal Olmak mı? Olmamak mı?

113154836Şuna eminim ki bu sorunun tek bir doğru cevabı yok. İşletmelerin temsil ettiği bir karakter olsada maalesef duyguları olmuyor. Agrasif, çevreye duyarlı, şeffaf, dürüst, güvenilir gibi karakter özellikleri şirketleri tanımlarken kullanabiliyoruz ama şirketlerin duygu durumlarını seçmek mümkün değil. Mesela A şirketi bugün biraz üzgün diyebiliyor muyuz? B şirketi duygularını dışa vurur diyebiliyor muyuz? Hayır. O zaman insan kavramına biraz inebiliriz. Yani şirketi bir kenera bırakıp, bir şirketi şirket yapan onun insanlarına ve yöneticilerine değinelim.

Birini işten çıkarmak en zor kararlardan biridir. Aslında bu kararda hemen hızla uygulanan bir karar değildir. Olmamalıdır. Bir insanın geçimini sağladığı yerden ayrılması onu zora sokabileceği gibi işten ayrılmaz ise çalıştığı şirkete zarar vermesi de söz konusu olabilir. Ben de işim gereği bir çok arkadaşımızı işe aldım ve çıkardım. İşe alım süreçlerinde hep devrede olmak istedim çünkü ekibimle uyumlu çalışacak arakdaşları seçmek önemliydi. Kendi görüşüm kadar işe girecek kişinin çalışacağı yöneticinin de fikirlerini almaya özen gösterdim. Bazen yöneticilerimin işaret ettiği arkadaşları işe aldım. Ama şunu söyleyebilirim ki hiçbirinde duygusal yaklaşmadım. Birçok şirkette olduğu gibi.

Şunu unutmayın. Bir şirket birini işten çıkarıyorsa bunun bir sebebi vardır. Zaten kanunlarda bunun bir sebebi olması gerektiğini söyler. Kişinin performansı yeterli değildir. Şirket küçülmeye gitmiştir. O alanda yeni bir çalışana ihtiyaç yoktur. Bunların hepsi teker teker bir sebep olabileceği gibi birkaçı da bir arada olabilir.

Birini işten çıkarmadan önce onunla konuşmak, sorunlarını dinlemek, performansa dayalı bir durumsa nedenlerini anlamak gerekir. Bunlar çözülebilecek sorunlarsa çözülmeli, değilse o kişi ile vakit geçirmeden yolları ayırmak gereklidir.

Yani birini işten çıkarıyorsanız, ya da işten çıkarlan siz iseniz bunun mutlaka bir sebebi olduğuğunu unutmamanız gerekir. Kişisel algılamamak ve önünüze bakmak en doğru olanıdır.
Görsel kaynak: http://0.tqn.com/y/humanresources/1/W/o/P/113154836.jpg (31.12.2014, 11.30)

En Büyük Düşman EGO’dur

egoHalk arasında egoları ne kadar büyük denen insanlar vardır. Bunu söyleyen insanların aslında kimi zaman o kişiyi ukala olarak nitelendirmek istediğini anlıyorum. Ego’ları büyük insanlar hayatta çok fazla, herkesin az da olsa egosu var. Egosuz insan yok gibi. Ben de bunlardan biriyim. Bazı konularda – iyi bildiğim konularda – egomun önüne geçemediğim zamanlar oluyor. Ancak iş hayatında saygı ile ego’nun birbirine karıştığına çok tanık oldum/oluyorum.

İş hayatında her kim olursa olsun, önce karşıdaki kişiye Bey ya da Hanım diye hitap etmeli. Özellikle o kişiye adıyla htiap etmek istiyorsa ona “Size adınızla hitap etmemde bir sakınca var mı?” diye sormalı. Sorulmadan kişiye ismi ile hitap etmek yanlış bir davranış. Nasıl ki ilk izlenim çok önemli ise kişinin hoşuna gitmeyen bir hitap şekli ile ona seslenmek ilk izlenimlerinde kötü oluşmasına sebep olacaktır. EGO’su olan insanlar sanırım ilk önce bu saygı kurallarını çiğniyor. Bununla ilgili bir akademik araştırma var mı araştırmadım, ancak gözlemlerimle yola çıkarak bunu yazabiliyorum.

Ego konusunda aslında yazacak çok şeyim var. Bunları zamana yaymakta yarar olduğunu düşünüyorum ama size ego ile ilgili Revolver filmindeki son sahneyi izlemenizi öneririm. Sonrasında da Devrim Demirel’in güzel nasihat bıraktığı benim de katıldığım bu yazıyı okuyabilirsiniz.

 

Görsel kaynak: http://themojocompany.com/wp-content/uploads/2014/01/completaego.gif

Lideri Lider Yapan Yola Çıktığı Ekibidir

leadership_fe

Nasıl lider olunur? Bu soru herkesin sorduğu ama cevabı değişken olan bir sorudur. Kimileri liderlik özelliklerinin doğuştan geldiğine inanır, kimisi de liderlik özelliklerinin sonradan kazanılan bir şey olduğunu söyler. Yine bazı biliminsanları da liderin doğması için şartların uygun ortamda ve zamanda hazır olması gerektiğini söyler. Kısacası nasıl lider olunacağı biraz göreceli bir kavramdır.

Geçmişe baktığımızda tüm liderlerin ortak bir özelliğinin olduğunu söyleyebiliriz. Bu özellik liderlerin etrafına çok yetenekli kişileri toplayabilme özelliğidir. Zaten lideri lider yapan da yola çıktığı ekibidir. İyi bir lider aslında başarının etrafındaki ekibinden geldiğini bilir. Yine iyi bir lider, ekibi için çalışır. Onların gelişmesi için çaba sarf eder, bildiklerini onlara aktarır. Ulaşmak istedikleri o amaç için herkesin önündeki engelleri kaldırır.

Uzun lafın kısası tarih boyunca liderler çıkmıştır, bu liderleri lider yapanlarsa yola beraber çıktıklarıdır.

Sevgiler

Resim: http://www.icmi.com/

İyi Lider Seni Geliştiren Liderdir

Daha önceki yazımda liderin en temel tanımını yapmıştım. Şimdi de iyi liderin diğer bir özelliğinden bahsetmek istiyorum. Bu tanımı hem okuduğum kaynaklardan hem de iş yaşamımda edindiğim tecrübelerime dayanarak yapıyorum. Bu yüzden burada yazdığım yazıyı bir tecrübe paylaşımı olarak özümsemenizi tavsiye ederim.

Liderin bir vizyonu, ulaşmak istediği bir hayali vardır ve o hayale ulaşmak için belirli yollar, stratejiler izler. Elbette liderle yola çıkan her bir ekip üyesi liderin gördüğü  o vizyona kendisini dahil edemeyebilir. Bu yüzden burada en büyük görev liderindir. Ekibinde yer alan her bir üyenin kendi gördüğü vizyona yaklaşması için elinden gelen desteği ekip arkadaşlarına vermeli, belirli aralıklarla onlara küçük eğitim programları uygulamalıdır.

İş hayatına baktığımızda her zaman babacan yöneticilerle çalışma şansına sahip oldum. Üstelik bu kişiler genelde çalıştığım şirketlerin Genel Müdür koltuğunda oturuyordu. Her birisi iş yapış şekillerini bize aktarmaktan öte ekip olma ruhunu öğreten kişilerdi. Göremediğimiz yerleri açıklayan, geçmişte edindiği tecrübeleri bizimle paylaşan yöneticilerdi. Bu yüzden siz de iş hayatında sizi geliştiren liderlerin olmasına dikkat edin.

İş hayatında, sosyal hayatınızda lider olmak istiyorsanız siz de çevrenizdekilere yardımcı olun. Sizi anlamaları için fırsat verin, bir şeyler başarmak istiyorlarsa onlara yardımcı olun. Yardımcı olduğunuz, yol gösterdiğiniz sürece size güvenmelerini sağlarsınız ve işte o zaman lider olmaya ilk adımı atarsınız.