E-Öğrenmeden Bir Haberiz

Türkiye’de her işte olduğu gibi girişimcilerimiz bazı sektörler hakkında tüketicileri yanlış bilinçlendirmeye devam ediyor. Bunun en üzücü tarafı da bunu yaptıklarının farkında bile olmamaları. Aynı grup alışveriş sektöründe olduğu gibi sadece iş fikrinin para kazanma tarafını görüp, hizmet kalitesini ve o sektörün iç dinamiklerini önemsemeden binlerce mutsuz müşteriyi grup alışveriş sektöründen soğuttukları gibi.

Bu aralar aynı durum e-öğrenme için de geçerli. Hergün bir arkadaşım bana e-öğrenme sitesi olduğunu zannettiği bir sitenin bağlantısını paylaşıyor. Bu yüzden sektörde bir video çek sitene ekle olsun sana e-öğrenme gibi bir yaklaşım hakim. E-öğrenme o kadar kolay bir sektör değil. En başta pedagojik açıdan bir bilgisayarın karşısında nasıl eğitim alınır bunun bilinmesi lazım. Tabi bununla da iş bitmiyor. Çok farklı eğitim içerikleri çok farklı yetkinlikleri geliştirmek için kullanılır. Tamam tek bir yazı veya bir video öğretici içerik olabilir ancak öğrenmenin uzun süreli süreç olduğu düşünülürse alınan eğitimlerin belirli aralıklarla tekrar edilmesi ve düzenli olarak gelişimi ölçen araçlarla beraber sunulması gerekir.

Önemle rica ediyorum, iyibilir.com’da yapmaya çalıştığımız şeyi her “biz öğrenme sitesiyiz” diyenin yaptığı işlerle kıyaslamayın. Böyle bir durumda inanın benim için o sektörü anlamadığınızı, e-öğrenmeden bir haber olduğunuzu düşünmeme sebep olursunuz. Kızıyor muyum? Kesinlikle hayır, sadece bu sektörü de kar yapılacak bir alan görmenizi istemiyorum. Para uğruna insanların hayatlarını etkileyecek bir sektörün basite alınmaması gerektiğini düşünüyorum.

Bu konuyla ilgili yardımcı olmak isterseniz bu ve bu yazıları okuyabilirsiniz.

Eskişehir’de E-Öğrenmenin Önündeki Engelleri Tartıştık

Ancak fırsat bulup tekrar bolguma bir yazı yazabiliyorum. Salı gününden beri Anadolu Üniversitesi’nin ev sahipliğini yaptığı IODL & ICEM etkinliğindeyim. Burada dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ve alanı uzaktan eğitim olan birçok akademisyenle birlikte e-öğrenme alanında olan gelişmeleri beraber irdeleme fırsatı bulduk. Aynı şekilde Türk Akademisyenlerle birlikte de Türkiye’de E-Öğrenme’nin önündeki engellerin neler olduğunu beraber tartışma fırsatı yakaladık. Okumaya devam et

E-Öğrenmenin Önündeki Engeller 1

E-Öğrenme projeleri kurumlarda yürütülmeye başlandığından beri bazı zorluklarla karşı karşıya kalındığı bir gerçek. Özellikle yeni teknolojilere kapalı olan bir kurumda e-öğrenme benzeri bir proje yürütülecekse, sonuçların olumlu olması için büyük çaba harcamak gerekiyor. Bu yazımda E-Öğrenme’de karşılaşılan güçlükler hakkında bilgi vermeye çalışacağım.

Çalışanların Yaklaşımı

Bugüne kadar kurumlarda düzenlenen eğitim faaliyetleri genelde sınıf içi eğitim veya açık alanda gerçekleştirilen eğitimler şeklinde gelişmekteydi. Ancak E-Öğrenme ile birlikte çalışanlar istedikleri yer ve zamanda eğitimleri istedikleri sıklıkta alabiliyor. E-Öğrenmenin bu özelliği ilk bakıldığında avantajlı gibi görünsede zaman zaman çalışanlar tarafından o kadarda avantajlı bir özellikmiş gibi algılanmıyor.

Sınıf içi eğitimleri düşünelim. İş günlerinden veya hafta sonu bir eğitim programına katılan çalışanlar sınıfta toplanmayı, iş arkadaşları ile bir araya gelmeyi tercih ediyor. Sınıf içi eğitimler sosyalleşmek ve işten küçük bir kaçamak yapmak için idel bir fırsat olarak görülüyor. E-Öğrenme ile bir eğitimi aldıkları zaman bunun sınıf içi eğitim kadar zevkli olmadığını düşünüyorlar. Haklılarda. Eğitim almak için insanlarla bir araya gelmek ve bunun için işe biraz ara vermek varken kim oturup tek başına bilgisayarın karşısında eğitim almak ister? Bu gerçekleri bilerek kurum içinde bir E-Öğrenme projesi başlatılırsa, proje için daha olumlu sonuçlar almak mümkün. Unutmayalım her şey çalışanlar içinse onlar için üretilecek eğitimlerde onları sıkmayacak bir şekilde üretilmeli.

Teknik Yetersizlikler

E-Öğrenme tamamen teknoloji ile birlikte gelişen bir süreç. İlk örneklerine bakıldığı zaman monitörden ilgili dökümanları okumak yetiyorken bugün yanımızda taşıdığımız cep telefonlarıylada eğitim almak, aynı anda eğitimin hocasına soru sormak mümkün. Bu yüzden e-öğrenme projelerine başlanacağı zaman bu işin aslında teknolojik bir yatırım olduğu unutulmamalı.

Bugün Türkiye’de e-öğrenmeye geçen kurumların çoğu Flash Player’ı günlük dillerinde kullanmaya başladı. Yine aynı şekilde etkin bir e-öğrenme için bilgisayarlarında ses kartı olması gerektiğini biliyorlar. Yurt dışındaki örneklerine bakıldığında Flash benzeri animasyonlar bizdeki kadar çok değil. Daha çok java tabanlı eğitimleri bulmak mümkün. Ülkemizde e-öğrenme içeriği üreten kurumların hemen hemen tamamı etkin bir şekilde flash animasyonları eğitimlerinde kullanmakta. Bu bakımdan ilgili görsellerin bilgisayarlarda oynatılması ve ilgili seslerin dinlenebilmesi için gerekli donanımların tedarik edilmesi gerekiyor.

Kullanıcının bilgisayarı düşünüldüğü zaman internet bağlantısı, ses kartı, güncel sürüm bir tarayıcı ve flash player yeterli görünmekte. Eğitimin sesli olması durumunda eğitimi alacak kişinin bulunduğu ortam kalabalıksa bu özelliklere birde kulaklık ekleyebiliriz. Bunlar eğitimi alacak çalışanların bilgisayarında olması gereken teknik gereksinimler. Birde çalışanların eğitimi almak için eriştikleri server ve eğitim yönetim sisteminin özellikleri var.

Kurumun ihtiyaçlarını karşılayan bir eğitim yönetim sistemi bulunduktan sonra, bu yazılımın barındırılacağı server ve serverın bulunacağı datacenter’ın özellikleri bir diğer konu. Küçük ölçekli bir şirketin kullanıcı sayısı az olacağından veri transferi az olacak ve maliyetleride ona göre düşük olacaktır. Ancak on bin çalışanlı bir şirketin kullanacığı teknik donanım çok daha farklı olacaktır. Burada e-öğrenme projesine başlanmadan önce kurum iyi tanınmalı ve teknik analizleri iyi yapılarak gerekli donanımlar ona göre sağlanmalıdır.

İşi bilenlerle çalışmama

Kurumlar E-Öğrenme projelerini kendi içinde yürütmek isteyebilir. Bunun için konuyla ilgili bir ekip kurarak kurum içinde projenin yürümesini sağlayabilir. Ancak gerçek çalışma alanı e-öğrenme olmayan bir kurumun üreteceği çözümler asıl çalışma alanı e-öğrenme olan bir şirketten çok daha cılız kalacaktır. Ayrıca şirket içinde projeyi yürüten kişilerin şirketten ayrılması durumunda tüm bilgi ve tecrübelerin bu kişiyle beraber gideceğide unutulmamalıdır. Bu yüzden alanında uzman bir e-öğrenme şirketi ile birlikte çalışmak, ileride yaşanabilecek problemlere harcanan zamandan tasarruf edilmesine yardımcı olacaktır. E-Öğrenme şirketinin bir çok farklı kuruma benzer projeler üretmesinden dolayı kazandığı tecrübe ile proje çok daha hızlı sonuçlanabilir.

Yanlış Kullanım

E-Öğrenme projeleri geleceğin eğitim biçimlerinden birisi olsada, sihirli bir deynek olMAdığı unutulmamalıdır. Her şeyi e-öğrenmeden beklemek diğer öğrenim metodlarına haksızlık olacaktır. Bu yüzden e-öğrenmenin kurum içinde doğru konumlandırılması ve etkili bir şekilde kullanılması gerekmektedir.

E-Öğrenme ile çalışanlara çok yüklü dersler atayarak bu dersleri belirli bir zaman aralığında bitirmeleri istenmesi durumunda, çok verimli sonuçlar alınmayacağı bir gerçektir. Bu yüzden doğru bir strajei ile e-öğrenme içerikleri, çalışanlara atanmalı ve takip edilmelidir.

Sınıf eğitimine gelmeden önce bazı teorik bilgiler e-öğrenme yöntemi ile çalışanlara verilebilir. Böylece sınıf içi eğitimde daha fazla pratik yapma imkanı yakalanmış olacaktır. Yıl boyunca çalışanların almaları gereken eğitimleri belirli bir sayıda tutmak, aldıkları eğitimden maksimum verimi almalarını sağlayacaktır.

Bütçe Yetersizlikleri

E-Öğrenme projelerinin bir kısmı bütçe yetersiklerinden ya ortada kalmakta ya da hiç başlayamamaktadır. Bu yüzden iyi bir analizle kurumun ihtiyaçları belirlenmeli, maliyet kalemleri çıkarılmalı, projeye ciddi bir proje gözüyle bakılmalı ve ciddi bir projenin hak ettiği bütçeler ayırılmalıdır.

İçeriklerin İstenen Mesajı/Etkiyi Vermemesi

Bir diğer engel de eğitimlerin gerekli mesajı/etkiyi vermemesidir. Kuruma hazırlanan özeğil eğitim ya da dışarıdan tedarik edilen bir eğitim, çalışanlar tarafından uzun, sıkıcı, hatta yetersiz bulunabilir. Bu yüzden eğitimler çok büyük titizlikle hazırlanmalı, kurumsal kimlikle örtüşmeli, çalışanları sıkmamalı ve ilgili mesajları doğru bir şekilde verebilmelidir.

Burada üstüne vurgu yapmak istediğim bir durum var. Eğitimin sıkıcılığından kastım eğitimlerin çok hareketli olması değildir. Bazı özel içerik hazırlayan firmaların eğitimlerine baktığımda sıkıcı olmamak uğuruna çizgi filim gibi eğitimler ürettiklerine şahit oluyorum. Eğitimi alacak kişilerin sıkılmaması için eğitimi verilen konunun ciddi bir konu olmadığı izlenimini uyandıran bu eğitimlerin çokta etkili olmadığını düşünüyorum. Ciddiyetle, dikkati toparlamak için yapılan çalışmaların çok ince bir çizgiyle ayrıldığını buradan bir kez daha hatırlatmam gerekli.