Yurtdışı toplantılarımın çoğunda Türkiye’nin 10 yıl içinde ekonomik açıdan çok büyüyeceğini daha gelişme aşamasında olan bir çok sektörde büyük büyüme potansiyeli olduğunu konuşuyoruz. Elbetteki bu büyüyecek pazarlardan biriside E-Öğrenme.
Dünya E-Öğrenme pazarına bakıldığında 52 Milyar Amerikan Doları gibi bir pazardan bahsederken Türkiye e-öğrenme pazarının 30 Milyon Amerikan Doları olması daha kat edeceğimiz çok yol olduğunu gösteriyor. Üstelik şöyle bir bilgide verebilirim, yaptığım araştırmalara baktığımda 30 Milyon Amerikan Dolarına E-Öğrenme’yi besleyen çevre sektörlerinde dahil olduğunu söylersek sadece e-öğrenme pazarının potansiyelini daha iyi gözler önüne serebiliriz.
Bugün Türkiye’de 29 Üniversite e-öğrenme yöntemi ile Türkiye’den ve çevre ülkelerden öğrencilere eğitim verebiliyor. İnternet üzerinden e-öğrenme ile eğitim veren üniversitelerin sayısıda gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Aslında üniversiteler açısından baktığımızda e-öğrenme’ye yatırım yapmak çok mantıklı çünkü öğrencilerin ödediği ücretlerle bir yıl içerisinde rahatlıkla e-öğrenme için yaptıkları altyapı yatırımı masraflarını çıkarabiliyorlar.
Burada şuan gözlerden kaçan ancak çok daha önemli bir konu var. Aslında e-öğrenme örgün öğretimde eğitim gören öğrenciler için çok önemli ve onların eğitimine destek verecek etkili bir sistem. Yani belli bir zaman sonra üniversiteler örgün öğretimdeki öğrencileri içinde eğitim yönetim sistemleri kullanacaklar. Örneğin şuanda bunu yapan Kadir Has Üniversitesi dünya lideri olan Blackboard eğitim yönetim sistemini üniversitesinde açılan her ders için kullanıyor ve sonuçlarından oldukça memnunlar.
Şirketler tarafında e-öğrenmeye baktığımızda belkide bugüne kadar en fazla yatırımı onların yaptığını söylemek yanlış olmaz. Başıda finans sektörü çekiyor diyebiliriz. Özellikle finans sektörü gibi insana yatırımın büyük olduğu işlerde sürekli olarak çalışanların belli bir eğitim düzeyinde tutulması ve onların eğitilmesi olmazsa olmaz durumlardan bir tanesi. Bu bakımdan sürekli olarak e-öğrenme şirketlerini besleyen en büyük gruplar hep finans sektörü. Bu ülkemiz içinde geçerli olduğu gibi dünya da aynı şekilde olduğunu söyleyebiliriz.
Sonuç olarak Türkiye E-Öğrenme pazarı 10 yılı aşkın süredir olmasına rağmen pazarda haraketlilik yabancı grupların ülkemize yatırım isteğiyle yeni başlıyor demek hiçte yanlış olmaz. Artık Şirketlerin, Üniversitelerin ve kullanıcıların bu konuda bilgili olması, pazarında eğlenceli bir rekabet ortamı halini alacağını gösteriyor.
Bakalım ilerleyen zamanlarda e-öğrenme pazarıyla ilgili yine bir yazı yazdığımda ne kadar bir farklılık olduğunu rahatlıkla görebileceğiz.
güzel bir yazı olmuş, takipteyim 😉
Efe, ilgin için teşekkürler 🙂