E-Öğrenme’nin E’siz Hali

E-Öğrenme çalışmalarına merak sardığım 2000’li yıllarda hep şunu düşünürdüm. E-Öğrenme sektörü öyle büyüyecek ki artık normal, örgün eğitime gerak kalmayacak derdim. Zaman geçti, örgün eğitimin, hatta eğitimin süresinin bile bir eğitim olduğunu yaşayarak öğrendim. Hele bir de bu sektörde iyi şirketlerde çalışma fırsatını görünce fikrim tümden değişmeye başladı. Çünkü insan davranışlarını değiştirmek için 2 günlük sınıf eğitimleri ya da saatlerce alınan e-öğrenme içerikleri işe yaramıyordu. Sonra yine e-öğrenme üzerine odaklanmış bir şirket kurdum. Hala Türkiye’ye olan inancım, daha doğrusu e-öğrenmeye inancım tamdı. O şirket Doğa Grup tarafından satın alındı ve yolumuza bir süre onlarla devam ettikten sonra şunu fark ettim. Eğitim, dünyada üzerine en çok durulması gereken konu. Çünkü insan ömrünün büyük bir kısmı eğitim sürecinde geçiyor. Peki e-öğrenme bu öğrenme süreçlerinin neresinde?

Öncelikle şunu söylememe izin verin. E-Öğrenme Türkiye’de hala kalbur üstü şirketlerin büyük yatırımlar yaptığı bir alan. Bunun nedeni de o şirketler arasındaki rekabet. K12 düzeyindeki hedef kitleye gelince orada çok daha uzun makaleler yazacak materyal var. O kısımdaki öğrencilerin e-öğrenmeye bakışı 30 yaş üstü kişiler gibi değil. Onlar e-öğrenme veya öğrenme diye bir ayrıma artık gitmiyor. Zaten dijitalin içine doğan benim neslim bu ayrımı çok kabul etmiyordu. Ancak söylemek istediğim nesille ilgili değil. Eğitimin artık “E” yani elektronik ile çok daha iyi verildiği. Sınıflarda e-öğrenme materyalleri kullanıldığında öğrenciler çok daha iyi öğrendiklerini pekiştirebiliyor.

O zaman şunu söylememizin zamanı çoktan geldi de geçiyor. Artık kanımca E-Öğrenme demeye gerek yok. Öğrenme zaten artık dijital dünyadan ayrı düşünülmüyor. Bu yüzden bir e-öğrenme şirketi kurmanın ötesinde aslında bir eğitim şirketi kurmak daha mantıklı. Şirketin araştırmalarını bunun üzerine yapmasında fayda var. Yani eğitim işini dijital ile beraber sunmak bu işin temelini oluşturuyor. O zaman sınıf eğitimi veren şirketler neden eğitimlerini dijitale taşımıyor? Sanırım o alanda bazı bilinmezler var. Bir Eğitim Yönetim Sistemi, e-öğrenme içeriği hazırlama süreçleri konusunda bilgi eksikleri var. Elbette bu da zamanla aşılacak ancak burada bir boşluk olduğunu düşünüyorum. Eğitim şirketleri süratle dijitale geçmeli. Geçmeyenleri çok zor bir dönem bekliyor gibi.

Görsel Kaynak: 31.09.2017, http://www.gc-solutions.net/blog/wp-content/uploads/2015/12/eLearning-1024×682.jpg

 

 

Sizden Beklenen Finansal Okuryazarlık

Bugün Türkiye’de en popüler konulardan birisi girişimcilik. Girişimcilikle ilgili haberler, etkinlikler, yarışmalar hepsi girişimciliği özendirir türden. Heleki bir de yabancılardan ve ülkemizde güzel exit yapmış girişmcileri gördüğümüzde içimizdeki girişimci olma hevesi daha da artıyor. Aslında girişimci olmak oldukça kolay. Bunu hep söylerim, önceki yazılarımdan biri olan Şirket Açmak ve Kapamak En Kolayı yazımda da bahsettiğim gibi bu iş hem kolay hem de zor. Bir bakkal dükkanı da açsanız girişimcisiniz, büyük bir fabrika kursanızda. Yalnız ülkemizde ve dünyada bahsedilen girişimcilik değerini çok kısa sürede çok fazla arttırabilen girişimcilik üzerine. Yoksa bir işletme açayım, 15 yıl, 20 yıl başında durayım hayatımı idame ettireyim türden değil.

Peki bir girişimi hayata geçirmek, onu bir yere taşımak ve ondan milyonlarca lira kazanmak nasıl mümkün? Ben kendi tecrübelerimden rahatlıkla şunu söyleyebilirim. Finansal okuryazarlıkla. Finanstan anlamayan iyi bir girişimci olamaz. Boşuna hayallere kapılıp şunu yaparsam dünya değişir demeyin. Rakamlara çok iyi hakim olun, onlardan elinizden geldiğince anlamaya çalışın. Ciro ne demek, vergi sistemi, gelir gider tablosu nasıl hazırlanır bunları öğrenin. Çünkü girişimcilik dünyasında sizin en güçlü silahlarınız bunlar. Elbette bir finansçı kadar iyi olmanız, mali müşavir kadar konusuna hakim olmanız beklenmemeli ama finansla ilgili terimler öğrenilmeli.

Şuan üniversitede okuyan arkadaşlarıma tavsiye; gidip üniversitelerindeki finans derslerine girsinler. İlgi duymasalarda muhakkak öğrenecekleri şeyler var. Finansı bilmek demek tünelin sonundaki ışık ne kadar uzak ya da çarpacağınız duvar ne kadar yakın bilmek demektir.

Bir yatırımcıya gidip ondan işinizi büyütmek için para istediğinizde size güvenebilmesi için rakamlara ne kadar hakim olduğunuzu ona göstermeniz lazım. Yani size emanet edilecek para – bakın emanet ediyorum – ne kadar güvende yatırımcılar bunu bilmek ister. Siz de elinizden geldiğince en doğru şekilde bu harcamaların nasıl yapılacağını ona anlatmanız gerekir. Bu iş aynı şekilde ev işleri için de geçerlidir. Evdeki harcamalarınızı bilmezseniz günün sonunda parasız kalabilirsiniz. Aylık 59 TL ödediğim internetin bana yıllık maliyeti ne kadar? Kış aylarından evime gelen doğalgaz harcamasının ortalaması nedir gibi soruların cevaplarını bilmeniz lazım.

Her Yıl Bir Okul

pile-of-old-booksHer yıl o kadar çok şey öğreniyor ki insan. Bunlara da tecrübe deniyor. Hayattaki en değerli şeylerden biri de akıp giden zaman içinde yaşayarak öğrendiklerin. Hayat bir Okul aslında. Belki sınav tarihleri, tatil günleri belli değil ama hocaları, sınıf arkadaşları, geçme kalma durumun var. Her şey hayatta tecrübe.

Blog tutmak gerçekten zor ve meşakatli bir iş. Bugüne kadar takip ettiğim çoğu blog yavaş yavaş kendini kapıyor ya da daha çok kitleye ulaşmak için Facebook, Medium gibi kanalları kullanmaya başlıyor. Belki birgün ben de blog yazmayı bırakırım. Ancak şunu söyleyebilirim ki, yazı yazmak, en az okumak kadar önemli bir şey. Yazarken düşünüyorsun, tecrübelerini hatırlıyorsun. Hem unutmaya başladığın anılarını, tecrübelerini yıllar sonra geriye dönüp tekrar tekrar okuyor, yine hatırlıyorsun. Bu açıdan çok değerli bir kaynak. Yazdıkların hayat okulundaki notların gibi.

2014 bitiyor, 2015 başlıyor. Tam bu dönemde geçmiş senenin muhakemesi yapılıyor. Her ne kadar bir gün diğerinden zaman açısından çok farkı olmasada, yeni hedefler belirleniyor.

Uzun lafın kısası, hayat bir okul, her yıl başka bir okul diploması olmayan.

Görsel kaynak: http://yourhomewizards.com/wp-content/uploads/2014/02/pile-of-old-books.jpg (31.12.2014, 11.21)

Herkesin Öğrenme Düzeyi Aynı Hızda Değildir

Bir gruba verilen eğitimin herkeste aynı etkiyi doğuracağı düşüncesine kapılmayın. İki farklı kişiye vereceğiniz bir nasihatin bu iki kişide etkisinin aynı olacağını düşünmeyin.

Eğitim vereceğiniz kişiyi iyi tanımaya çalışın, görerek mi, dinleyerek mi, deneyerek mi öğreniyor bunu bilin. Öğrenme motivasyonu ne bunu belirleyin. Eğitim alacak kişi hakkında ne kadar bilgi toplayabilirseniz o kadar iyidir. Eğitim düzeyi, yaşadığı, geldiği kültür, çalıştığı alan, arkadaşları kimlerdir bilmekte fayda var. Ondan sonra hangi kanalları, hangi yöntemi kullanacağınızı belirleyin.

“Herkesin Öğrenme Düzeyi Aynı Hızda Değildir” az ve öz. Evet değildir.